27 Kasım 2011 Pazar

Yabancı Dil Eğitimi


Daha önceki yazımda Yabancı Dil Sorunsalı adlı yazımda yabancı dilin öneminden bahsetmiştim. Ben çevremde yaşadıklarım ve gördüklerim de kişilerin cv'sinde yada toplu iş görüşmelerinde İngilizce 10 üzerinden 10 gibi puanlamalar yazdığını gözlemliyorum. Ama iş konuşmaya gelince gerçek ortaya çıkıyor. İşte bu noktada konuşma İngilizce'mizi yada diğer yabancı dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Yabancı dil sadece dil bilgisiyle olmaz. Yabancı dil nankördür. Sürekli tekrarlamak gerekir. Eğer olanağınız varsa en az 6 ay o dilin konuşulduğu ülkeye gidin ve görün farkı. Gelelim kendi hikayeme. Uçağa  atladığımda ailemden ilk defa ayrı kalacağımdan mıdır yoksa sonunu kestiremediğim bir maceraya atılacağımdan mıdır bilinmez bir yolculuğa çıkıyordum. İndik pasaport kontrolünde 1 saat bekledikten sonra Hint asıllı İngiliz amca bana sorular sormaya başladı. Soruları anlamaya çalışıyordum çünkü aksanı Hint ve İngiliz aksanı karışık gibiydi. Yeri geldi sorusunu yinelettim yeri geldi tek seferde cevapladım her neyse sonunda "Welcome to Britain" dedi. Sonrasında babamın çocukluk arkadaşı Sinan Amca beni havalimanından aldı saolsun. Onun hakkını asla ödeyemem. Beni geçici olarak kalacağım İngiliz bayanın evine bıraktı. Tabi ben bizim gibiler zannediyorum sıcaklık misafirperverlik bekliyorum nerde:) Moralim çok bozulmuştu çünkü bayan 80'li yaşlarında hiç arkadaş canlısı olmayan biriydi:( Kendisine çam sakızı çoban armağanı getirdiğim baklavayı bile 1 hafta sonra yeme nezaketini gösterdi  hemen yenmesi gerektiğini gösteren tüm uyarılarıma rağmen. Okulumun açılmasına bir hafta vardı fakat ben çok mutsuzdum. Ev sahibim Mrs. Hilton Oxford mezunu mükemmel bir İngilizce sahip tam bir İngiliz Leydi'si idi. Onunla sohbet etmek için bahçe işlerinde yardım ediyordum. O da bana ordaki bitki adlarını öğretiyordu kimi zaman sert bir dille telaffuzumu değiştiriyordu vs. Başlarda bu durum moralimi bozuyordu çünkü ben ona yakın davranıyordum. Sonuçta evini bana açmıştı ben de paramı ödemiştim. Her neyse daha fazla böyle devam edemez diye düşünüp yerel gazetelerden, internet sitelerinden, dükkanlardaki notboardlardan ev arkadaşı arayan kişileri araştırıyordum biryandan. Sonunda Sinan Amca bana Fransız bir ailenin yanında kalacak yer ayarladı parti time olarak da 3 ve 6 yaşındaki çocuklarına bakacaktım. Aile çok sıcakkanlıydı . Çocuklar muhteşemdi. Orada tam bir aile gibi olduk. Okula gidiyordum bir yandan çocukları okula götürüyor onları alıyordum sonra beraber oyun parklarına gidiyorduk. Çok güzel zamanlar geçirdim. Çocuklardan İngilizce öğrenmek çok apayrı bir şey. Onlar dili en saf ve temiz şekilde kullanıyorlar. Onlardan öğrendiklerim bana çok yardımcı oldu diyebilirim. Hatta lisede öğrendiğim Fransızca'ma bile katkısı dokundu. Hatta ev sahibimin hiç İngilizce bilmeyen anne ve babasıyla anlaşacak şekilde ilerlettim. Aramızda çok güzel bir bağ oluştu hatta Türkiye'ye geri döndükten sonra onları yaz tatilinde ağırladım beraber tatil yaptık sürekli iletişim halindeyiz. Bu konuda çok şanslıydım. Okulum da çok iyiydi zaten Londra'nın köklü okullarından. Hatta okuldaki ilk günümde tanışma gününde babamın 30 yılki hocasıyla tanışmak muhteşem bir duyguydu. Okul arkadaşlarım da çok iyilerdi. Alman, İspanyol, İtalyan, Koreli, Japon, Tayland'lı arkadaşlarım oldu. Onlarla da çok güzel arkadaşlıklarımız oldu. Hatta ara sıra haberleşiriz . Orada dikkat ettiğim şey Türk arkadaşlıklar kurmadım çünkü oraya dil için gidiyordum. 2 Türk bir araya geldiğinde hemen Türkçe konuşuyorsunuz. Sonuçta oraya dil öğrenmek için gittiniz bir amacınız var. Bu amaç uğruna çeşitli fedakarlıklarda bulundunuz ona göre davranmak gerekiyor. Bana yurtdışında yaşadığım tecrübe hayatımda çok şeyler kattığına inanıyorum.  Kendime güvenim arttı. Dil konusunda kendimi daha iyi hissediyorum. Herkesin böyle güzel bir tecrübeyi edinmesi gerektiğini düşünüyorum. İster kendi çabanızla ister okulların yurtdışı değişim programlarıyla güzel tecrübeler edinebilirsiniz.

Birkaç fotoğraf...

Hiç yorum yok:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

 

Başka Bir Anne Copyright © 2012 Design by Antonia Sundrani Vinte e poucos